Efnan Atmaca – Bugünü anlamak, yarına yön vermek için dünü bilmek gerekir. Pek tabii dünün o büyük kahramanlarını da tanımak… Hasan Âli Yücel, Köy Enstitüleri’nin kurucusu, Türkiye’nin en uzun süre görevde kalan Milli Eğitim Bakanı. Ezberci eğitime karşı, öğretimin yaşamla birleştirilmesi ve üretkenliğe dönüştürülmesi düşüncelerini benimseyen, Atatürk’ün çağdaş eğitim anlayışının izinden giden bir eğitim neferi. Köy Enstitüleri’nin sağladığı eşitlik ortamı ile eğitime katkıları ise tartışılmaz. Biz Hasan Âli Yücel’i bir eğitim neferi olmasının yanı sıra oğlu Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli şairlerden Can Yücel’in babasına yazdığı şiirle tanıdık, sevdik. Yücel yazdığı şiirde “Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi” diye tanımladığı babasına sevgisini “Ben hayatta en çok babamı sevdim” dizeleriyle anlatırken onun görev aşkını biraz da sitemle “Bilmezdi ki oturduğumuz semti/Geldi mi de gidici – hep, hep acele işi” diye özetler…
Bu kez bir diğer çocuğu, kızı Gülümser Yücel anlatıyor babasını. “Babam Hasan Âli Yücel-Gülümser Yücel Kitabı” adlı söyleşi kitapta Gülümser Yücel, Arda Kukul’un sorularını cevaplarken babasının bilinmeyen yönlerini anlatıyor. Onun eğitime verdiği önem her anıda, her satırda karşımıza çıkıyor. Yücel, “Biz, yani ben, ağabeyim ve ablam, babamıza yaraşır öğrenciler olmak için çabalardık. Okumayı severdik, bunda da elbette babamın büyük bir rolü vardı” diyor. Ama en çok ağabeyinin yani Can Yücel’in okumayı sevdiğini, ona yetişemediklerini belirtiyor. Kitapta tıpkı ağabeyinin şiirindeki gibi babasını çok görememekten dem vuruyor Gülümser Yücel de. Babası için görevin ne kadar kutsal olduğu öne çıkıyor: “Babam, aslında hayatı boyunca bir anlamda bu görev için hazırlamış kendini. Öğretmenlik dönemlerinde eğitim birliğinin gerekliliğini görmüş, müfettişlik döneminde köyleri dolaşmış, köylere eğitim götürmenin zorunluluğunu anlamış. Eğitim sorunları üzerine düşünmüş, çareler aramış, notlar almış, kitaplar yazmış. O nedenle görevine son derece hazırlıklı, bilgili ve donanımlı bir şekilde gelmiş. Zaten bu nedenden dolayı da ülkemizin eğitim tarihinde etkisi bu kadar büyük olmuş.”
‘Beni kategorize etmeyin’
Kitaptaki en ilgi çekici anılar ise enstitülerin kapanması ve bu süreçte İsmet İnönü’nün tavrı. Yücel ısrarla bir yanlışı düzeltmek istiyor: “Birçok yerde babama el çektirildiğini ya da babamın görevden alındığını okuyorum. Bunlar katiyen doğru değildir. Babam kendi isteği doğrultusunda istifa etmiştir. Hatta iki kez istifa etmiştir. İkisini de İnönü kabul etmemiştir. (…) Babamın istifasını kabul etse ‘Yücel’i harcadı’ diye parti içinde söylenti çıkacak. İnönü böyle bir söylentinin çıkmasına razı olmuyor. Ve ne yapıyor? Babamın ikinci istifasından sonra tüm kabineyi değiştiriyor. Bakın, bir-iki bakan değil tüm kabineyi değiştiriyor!”
Gülümser Yücel tüm sorulara açıklıkla cevap verirken babasının vatan sevgisinin altını kalın kalın çiziyor: “Babam her zaman ‘Beni kategorize etmeyin’ derdi. ‘Ben şu anda vatanım için, Türkiye için gerekli olan, yararlı gördüğüm ne varsa onu yapmaya gayret ediyorum. Bu beni ne komünist yapar, ne faşist yapar, ne kapitalist yapar’ derdi.” Hasan Âli Yücel’i anmak, hatırlamak, tanımak ve anlamak için gelin kızının sözlerine kulak verin.